Güneşi uzun zamandır bu kadar parlak görmemiştim. Esen ılık rüzgarı böyle net ve keskin hissetmediğim gibi... Yanımdan akan derenin suyu öyle soğuk ki buraya gelen kimse ona girecek cesareti kendinde bulamıyor. Ben de eskiden tıpkı onlar gibiydim, artık değilim.
Eskiden böyle keskin hislerden kaçardım. Artık kaçmıyorum. Bana yaşadığımı hissettiriyor!
Değişmek ne güzelmiş meğer...
Zormuş da aynı zamanda. Avuçların kanarmış, gözlerinin yaşları kuruyana kadar akarmış da hiç geçmeyecek sanırmışsın ama geçermiş. Geçtiğinde de koca bir değişim seni kucaklarmış.
Dere kenarında, ıssızlığın tam ortasında, yemyeşil çimlerin üzerinde oturduğum yerden ağır ağır ayağa kalkıyorum. Dereye doğru yürüyorum. Soğuk suya ayaklarımı uzatırken parmak uçlarım uyuşmaya ve karıncalanmaya başlıyor. Ürperiyorum. Ne güzel bir ürpertili huzur bu böyle. Yaşıyorum. İliklerime kadar yaşadığımı hissediyorum.
Bu noktaya gelmem hiç kolay olmadı. Hem de hiç.
Ayaklarım suda, kalp atışlarım soğukla birlikte iyice hızlandı ve ben size o zorlu hikayeyi anlatmaya artık hazırım...
Sıra Sende...
Mercan'la tanıştın. O hayatın derinliklerine inmek isteyen biri. Hikayesiyle geldiği bu dere kenarında hem bir geçmiş hem de bir geleceğe ihtiyacı var.
Kimdir Mercan?
Neler yaşamıştır?
Onu buraya getiren olaylar nedir?
İçindeki derinlikle nasıl bir karakterdir?
Onu neler beklemektedir?
Birçok bilinmezlik içinde onun hikayesini yazacak olan tam da sensin!
Gerisi tamamen sana kalmış...
O yüzden hiç korkutmuyor beni bu bilinmezlikleri denemek. Öyle suya yavaş yavaşça girecek değilim. Soğuğa alışmak değil amacım onu ısıtmak. Hem belki o da öğrenir benden bir şeyler.
Bunları düşünüp dudaklarimda hafif bir tebessümle attım kendimi bu bilinmezlige . Soluğudur kesilmesine aldanmadan güçlü kulaclarla yüzdüm derinlere taki ondan korkmadigimi ona anlatana ve derinliklerine içindeki kucuk sürprizleri görene kadar. Yaptığım işi kendimden emin kulaklarda tadını çıkararak...
Zor günler geçirmişti üst üste zor günler. Hatalık, işsizlik yalnızlık, terkedilme kimsesizlik ailesi gibi sadece kendi kabuğunda mı yaşayacaktı sevgilisi gibi tüm dünyaya yetmeye mi çalışacaktı ikisi de o değildi. Bir türlü orta yolu bulamıyordu sanki bu dünyaya ait değildi neden kimse onun gibi değildi. Her gün o eğlence bu kafe şu disko mu gezmeliydi yoksa dört duvar arasında sıkışıp kalmalı mıydı deniyordu deniyordu bir türlü huzuru bulamıyordu. İki tarafı da kırmamak adına keskin konuşmuyor keskin yaşayamıyordu. O gün o yürüyüşte tanımıştı Zeynep' i oda kendi gibi evde durmayı sevmezdi ama içkili, sigara dumanlı bol dedikodulu ortamları da sevemezdi. Zeynep ise hayat doluydu her çiçekte, her gördüğü kedi köpekte çığlıklar atar kendini tutamazdı. Bir hayvanın canı yansa saatlerce ağlar, …